Öğrenmenin en iyi yolu, yaşayarak öğrenmektir demiş bir düşünür.
Aslında insan yaşamı, toplumsal gelişimlerin yanında çok kısa kalıyor.
Bitimli bir yaşam içersinde insanoğlu, yaşamının son noktasına değin öğrenmeye devam ediyor.
Bu kısa yaşam sürecinde,insan acıyı,ihaneti,zulmü,dostluğu birlikte yaşıyor.
İçlerinde en acı verenide, özellikle en yakınlarından gördüğü ihanet.
Böyle de olsa yinede güven duygusunu yitirmiyor.
Biliyorki kimseye güvenmeden bu yaşamı tamamlamak pek olası değil.
Güveniyor, ihanete uğruyor ama sonrası yine güvenmek zorunda kalıyor.
Tarihten pek çok örnek verebiliriz.
Spartaküsü en yakınında olan arkadaşı, Romalıya jurnallememişmidir.
Sezara o meşhur "sendemi bürütüs" söylemini söyleten oğlu gibi sevdiği Bürütüs’ün sapladığı hançer değilmidir?
Hızır Paşa, paşa olmadan önce Pir Sultan Abdalın en yakınındaki öğrencisiyken, PAŞA olup
Pir Sultan'a İHANET ETMEMİŞMİDİR
Yaşamımıza baktığımızda pek çok Hızır Paşalar görürüz.
Bizi arkamızdan hançerleyen.
Yaşadığımız çıkara dayalı, insana aykırı faaliyetlerin temel alındığı bu tersine dünyada Hızır Paşalar gün be gün artmaktadır.
İnsanoğlu BEN duygusundan arınıp, BİZ olmadıkça daha çok Hızır Paşalar, Bürütüsler görürüz.
Bunun yolu da içindeki BEN duygusunu, daha doğru bir deyimle EGO sunu öldürmektir.
Buda ancak BEN duygusunu ortaya çıkaran maddi koşulların ortadan kaldırılması ile olasıdır.
Bir gün insanoğlu bu yaşadığımız tarih öncesi çağı sonlandıracak.
Kendi tarihini yazarken, o tarihe kendi keyfince şekil verebilecek.
Gerçek Tarih ancak o zaman başlayacak.
O dönemin yeni insanı, bu yaşananlara belkide hiç bir anlam veremiyecek.
Onların kelime dağarcığında İHANET gibi bir kavram olmayacak.
Ne dersiniz çok mu hayalperestim?
veda